AYSKAD Loading

Y.K.B.Y Deniz DEMİRKAPLAN-Asansör Vizyon Köşe Yazısı

Y.K.B.Y Deniz DEMİRKAPLAN-Asansör Vizyon Köşe Yazısı

Y.K.B.Y Deniz DEMİRKAPLAN-Asansör Vizyon Köşe Yazısı

         Özellikle 18. Ve 19. Yüzyıllarda kamusal alan olarak adlandırılan resmi devlet örgütü ve devlet üzerinde egemen bir zihniyet olan burjuva sınıfı, sosyal hayatın birçok noktası üzerinde etkili olmuştur. Tek bir kamusallık anlayışı oluşturulmaya çalışılmıştır.Demokrasi, çok kültürlü yaşam, insan hakları gibi birçok alandaki mücadele sivil toplum, hükümet dışı toplum, 3. sınıf sektör olarak ifade edilen sivil toplum örgütlerinin doğuşunun ve gelişiminin hızlanmasına neden olmuştur. Bu gelişmeler doğrultusunda 20. yüzyıl ile birlikte batıda sivil toplum örgütleri, hem çeşitlilik hem sayısal olarak giderek artmaya başlamıştır. 1950’li yıllardan sonra katılımcı demokrasinin ön plana çıkmış olması, iki büyük savaşın insanlığı tehdidi, kapitalist hayatın meydana getirmiş olduğu dengesizlik, sivil örgütlenmelerin hızlı ortaya çıkma nedenleri arasında gösterilmektedir.

         Dernekler, vakıflar, gönüllü halk faaliyeti organizasyonları, sendikalar, esnaf ve ticari örgütlenmeler, kooperatifler hızla çoğalan ve etkili hale gelen sivil örgütler arasında yer almaktadır. Sivil toplum örgütlerinin ortaya çıkışı ile ilgili sadece devlet yönetiminin yetersiz işleyişine karşı tepki gösterilmesi, tek neden olarak kabul edilemez. Bunun dışında özellikle 20. yüzyılın ortalarından itibaren artan katılımcı demokrasi anlayışının ve bilgi birikiminin de etkisi ile sivil toplum örgütlerinin ortaya çıkışı hızlı ivme kazanmıştır. Türkiye’de sivil toplum ile ilgili yapılan araştırmalar, Osmanlı dönemi ve cumhuriyet yıllarına dayanan ve kendi kültürümüzle özdeş bir sivil toplumun olduğunu ortaya koymaktadır. Dünya Bankası’nın 1997 yılında Türkiye’de STK’lar konusunda hazırladığı raporda; Türkiye’deki sivil toplumun gönüllülük kavramı ile geliştiği ve bunun Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş yıllarına dayanan yaklaşık 700 yıllık bir süreç olduğu belirtilmiştir. Fakat dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de 1980 sonrasında sivil toplum kavramının daha popüler olduğunu söylemek mümkündür. Ekonomik alandan siyasete, eğitimden hukuka birçok alanda faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri 1980 den sonra patlama göstermiş ve çoğulculuğa zemin oluşturmaya başlamıştır. Türkiye’de 80’li yıllardan sonra hızlanan 1990’lardan sonra hızla ivme kazanan, sivil eğitim merkezleri, aile danışma merkezleri, özel okullar, özel çocuk yuvaları, vakıf ve dernekler, dayanışma kurumları, proje ve girişimcilik merkezleri gibi yeni örgütsel faaliyetler, sivil toplumsal anlayışının önem kazanmaya başladığının göstergeleri olarak kabul edilmektedir. Son yıllarda sivil örgütlenmelerin aktivitelerinde artış görülmüş, yaptıkları faaliyetleri çeşitlendirerek toplumda daha önemli rol oynamaya başlamışlardır. Günümüzde faaliyet gösteren sivil örgütlenmelere bakıldığında çok çeşitli sahnelerde ortaya çıktıklarını görmek mümkündür. Örneğin siyasi güç paylaşan rollere sahip oldukları gibi, doğayı, çevreyi ve hayvanları koruma projeleri, Avrupa Birliği projeleri, sokak çocuklarını koruma projeleri, gençlere yönelik istihdam projeleri, kadın hakları ve kadınlara yönelik şiddetle ilgili projeler vb. gibi çok yönlü projelerin içerisinde görmek mümkündür. Bununla birlikte STK’ların özelliklerinin temeli dört temel başlıkta incelenmiştir.

Bunlar;

1. STK’ların  gönüllülük üzerine kurulmuş olmaları,

2. Toplumsal gelişmeye katkıda bulunmaları,

3. Yatay ilişkiler üzerine kurulmuş olmaları,

4. Açık ve bir konuda yoğunlaşmış örgütler olmaları şeklinde açıklamıştır.

         Bu özellikler STK’ların; toplumun gelişmesine ve sorunların çözümüne katkı sağlaması, bireylerin haklarını korumasına yardımcı olması amacıyla belirli bir konuda, alanda ya da meslek gruplarına hitap edecek yapıda olması gerektiği açıkça anlaşılmaktadır. Sivil toplum kuruluşları farklı amaçlar doğrultusunda kurulduğu için bireyler de farklı nedenlerden dolayı bu kuruluşlara üye olmaktadırlar.

         Asansör sektöründe gönüllü olarak çalıştığımız STK’ların amacı ise; ülke ekonomisine katkıda bulunmak, sektörün mesleki, teknik, ahlaki ve profesyonel anlamda gelişimi için eğitim, enformasyon, organizasyon ve strateji destekleri vererek, sektörün büyümesine ve gelişimine katkı sağlamaktır. STK’larımız Uluslararası platformlarda da sektörümüzü tanıtmakta ve bizleri temsil etmektedirler. Gerek dünyamızda gerekse ülkemizden barışın, uygarlığın çimentosu olan toplumsal bağlar ve dayanışmanın önemi gün geçtikçe daha da iyi anlaşılmaktadır. Bu bağların güçlenmesi için sivil toplum kuruluşları en önemli öğelerden biridir. Çünkü bireylerin mutlu ve sağlıklı bir toplum oluşumuna doğrudan etkisi yadsınamaz.Sivil toplum kuruluşlarının (STK) sağlıktan eğitime, insan haklarından sürdürülebilir kalkınmaya, çevreden doğal afetlere kadar çok geniş bir alanda sorumlulukları vardır. STK’lar çözüm ortağı olarak ülke politikalarına model oluşturmakla birlikte, toplum yararını en üst düzeye taşıyan ortamlar yaratırlar. Günümüzde gönüllülük esasına dayalı artık zaman ve bütçeyle önemli bir kaynak sağlayan gönüllüler, sosyal sorumluluk bilinciyle toplumsal yaşama da yön vermektedirler. Yerel, ulusal ve küresel ortak değerlerin oluşturulması, çoğaltılması ve korunması adına yapılan tüm çalışmalar dünya barışının temel unsurlarıdır.

         Sivil Toplum Örgütleri, demokrasinin yaygınlaştırılması ve içselleştirilmesi, fırsat eşitliğine dayanan, toplumsal farkındalığı en üst düzeye çıkaran ortamların yaratılmasında da büyük önem taşımaktadır. Bir STK gönüllüsü olmak; gelişmek, kişiye ve topluma fayda sağlamak, en önemlisi de hak aramak için atılabilecek en büyük adımdır.

         Sevgiler,

         Bir STK Gönüllüsü :)

20 Eylül 2019